ADMIN (şimdiye kadar 24 posta) | | Kızı damlayı elim bir trafik kazasında kaybetmişti tülay hanım. isyanını böylesine bir acıyı yaşayamayanların anlayamayacağını biliyor, çevresinde evladını kaybetmiş olanların dışında kimseyle konuşmuyor, günlerini isyan ederek ve hayatını sorgulayarak geçiriyordu.
''Genelde acılar aileyi daha çok birbirine yaklaştırır'' diye düşünen tülay hanım, bu acıdan sonra bu düşüncenin de yalnış olduğunu bizzat yaşayarak görüyordu.
Eşi ve iki oğlu kendi acılarının içine gömülmüş ve sessiz bir hayata başlamışlardı.
Evde herkes adeta birbirlerinden kaçar olmuştu. sanki damlasız bir hayatı yaşamaya hakları yoktu. üç ay sonra birlikte olmak zorunda oldukları bir toplantıdan eve dönüyorlardı. büyük oğlu murat kararlı bir şekilde '' Ben bir haftaya kadar evden ayrılıyorum ve kendime yeni bir hayat kuruyorum'' deme cesaretini gösterdi. küçük oğlu ise daha kararsız ama çok içten bir ses tonuyla ''Benim içinde evinde bir yatak olabilir mi?'' diye sorunca bir yuvanın bölünmeye başladığını içi acıyarak farketti tülay hanım. eşine baktığında kullandığı arabanın direksiyonuna daha sıkı sarılarak çenesini sanki ağzından çıkacak sözleri engellemek için var gücüyle sıktığını gördü. kaderlerini isyan etmekten ve birbirlerinden uzaklaşmaktan başka bişey yapmamışlardı bu üç ay boyunca. dünyalar güzeli damla okula giderken daha yaşamının on beşinci yılında lastiği patlayan bir arabanın altında kalarak bu dünyadan göç etmişti.
Şimdi gelinen nokta ise yeni kayıplar ve kolu kanadı kırık bir aile...
Eve gelindiğinde yine hiç bir konuşma olmadan herkes odasına çekilmiş, tülay hanım da her gece yaptığı gibi kızının odasına gitmiş,onu yaşıyor gibi kabul ettiği için haftalık çarşaflarını değiştirmeye başlamıştı. birden gözü halının üzerinde duran bir gözlük camına ilişti. eğilip aldı. çok şaşırmıştı. odaya kimsenin girmesine imkan yoktu, çünkü her gün kızını odasını o temizliyordu. Bu cam kızının gözlüğünün camıydı. hemen dolabı açarak gözlük kutusuna baktı. gözlük duruyordu ama tek camı yoktu. olduğu yere çöktü. neden olduğunu bilmediği bir huzur kaplamıştı içini. avucunun içindeki camı sıkıca tutuyordu. işte tam o anda kızının pafüm kokusunu duydu ve sırtında yumuşacık bir el hissetti. gözlerini sıkıca kapattı. eğer bu rüyaysa asla uyanmak istemiyordu. ve birden kızı ona şöyle seslendi: Anne siz görmesenizde ben yaşıyorum. ben yok olmadım. bu gidiş yok oluş değil. günlerinizi nasıl acılar içinde geçirdiğinizi biliyorum. Bana bedensel bir yaşam verdin. senin bir parçanım ama böyle olması gerekiyordu. sizleri çok seviyorum ne olur ayrılmayın.
''Çıldırmak bu mu?'' diye düşündüğünde kızının yüzü belirdi. ışıklar içindeki başı ile arkasını işaret ediyordu. yavaşça gözlerini açarak arkasını döndü. kapıda hayretler içinde kendisine bakan eşini ve iki oğlunu gördü. yanına yaklaştılar ve ona sarıldılar. ''O buradaydı dediğinde üçü de başlarını sallayarak onay verdiler. Eşi '' bulutsal bir görüntüyü biz de gördük ama parfüm şişesinin ağzı açılmadığı halde onun parfümü bütün evimizi saracak şekilde nasıl kokabildi?'' diyince kızının bu aileyi kurtarabilmek için nasıl bir emek verdiğini anlayıp ve bir yerlerde yaşadığının kesin olarak bildiği yavrusuna bağırarak şu sözü verdi: Herşey eskisi gibi olucak. sen aramızdasın. seni görmesekte senden gelen sinyalleri alıyoruz ve almaya da devam edicez. |